TÜİK, 3. çeyrek büyüme oranını açıkladı. Açıklamaya göre ekonomi %11.1 gibi rekor bir seviyede büyüdü. Bu sebeple her şeyden önce 15 yıllık iktidar döneminde 4. kez çift haneli büyüme rakamını yaşatan AKP'yi alkışlıyorum. Büyüme oranı, bazı tartışmaları beraberinde getirdiği gibi halkımızı da biraz şaşkınlığa uğratmış görünüyor. Şimdi bütün detaylarıyla bu büyümeyi değerlendirelim.

Konuya dair doğru yorumlar yapabilmek için herşeyden önce "ekonomik büyüme nedir?" sorusunun cevabını vermek gerekiyor. Ekonomik büyüme en basit tanımıyla Reel Gayri Safi Yurti İçi Hasıla'daki artıştır. Başka bir ifadeyle ülke sınırları içinde yapılan üretimdeki artıştır. Yani Türkiye, yılın 3. çeyreğinde %11.1 daha fazla üretmiş. Bu bilgi ışığında insanın aklına şu soru geliyor: geçen yıl %3 büyümeyi zor yakalayan ülkemizde sanayicilerin iştahını kabartan bu ekonomik büyüme nasıl oldu da yakalandı? Öncelikle bu soruya cevap aramaya çalışalım.

Ekonomi bir beklentidir. 15 Temmuz'daki hain kalkışmanın ardından yatırımcılarda bir endişe oluştu, olumsuz bir beklenti oldu. Ancak tek amacının kar elde etmek olduğunu bildiğimiz özel kesim, iktidarın güven veren açıklamalarıyla birlikte 2016'da, tüm olumsuzluklara rağmen %3 büyümeyi görünce Türkiye'yi tekrar karlı bir liman olarak görmeye başladı ve nihayetinde yatırımlar tekrar geldi. 3. çeyrek büyüme oranı da böyle bir süreçle yaşandı. 2018'de büyüme oranları normal seyrine inecektir. Tabi bu büyümenin biraz da "ama"ları var.

Ücretli kesim ve esnafların bu ekonomik büyüme oranını pek gerçekçi bulmadığını anlıyorum etrafımdaki sohbetlerden. Zaten bu yüzden ekonomik büyümenin tanımını yaptım. Bu kesimlerin ekonomik büyümeyi bütçelerinde hissetmemelerinin sebebi büyümenin anlamı... Bir sebebi daha var ki o da enflasyon. %13'e dayanan bir enflasyon oranı varken, döviz kurları bu kadar yükselmiş ve dolayısıyla maliyetler bu kadar artmışken ücretli kesimin ve esnafların büyümeyi hissetmemesi gayet doğal. Zaten büyüme oranının "ama"ları da burada başlıyor.

Enflasyonun iki etkisi var: büyümenin yağı olması, zengini daha zengin fakiri daha fakir yapması. İlk etkiyi ele alalım. Enflasyon sanayi üreticisinin iştahını kabartır ve daha fazla üretir çünkü ürettiğini daha yüksek fiyattan satabilecek, enflasyona karşı kendini koruyabilecektir. 1980'lerdeki enflasyon ve büyüme oranları buna örnek olabilir. İkinci etkisi ise zaten birincinin içinde saklı. Ücretli kesim, üretici kesimin malına zam yaptığı gibi, istediği zaman ücretine zam yapamaz. Dolayısıyla reel gelirinde düşüş yaşanır. Yani elindeki parayla daha az mal ve hizmet satın alır. Hal böyle olunca büyümeyi cüzdanında hissetmemesi normal. Peki ne yapılmalı?

Öncelikle; amacı yasalarla fiyat istikrarı olarak belirlenen Merkez Bankası daha etkin adımlar atmalı. Uzun zamandır faizlerin arttırmanın olumlu bir etkisini görmediğimizi fark etmeli. İkinci olarak piyasadan daha çok TL çekip daha çok döviz fonlaması yapmalı. Geçenlerde buna benzer bir adım atılmıştı. Hükümet ise büyümeyi genele yaymak için uğraşmalı. 2018'de kemerleri sıkma politikası Başbakan'ın dediği gibi uygulanırsa enflasyonda düşüş yaşanır ve ücretli kesimin reel geliri artar, büyüme genele yayılır.

Önümüzdeki dönemlerde halkın bütün kesimlerinin rahatlıkla hissedebileceği çift haneli büyüme oranlarını görmeyi dilerim.

Saygılarımla...TÜİK, 3. çeyrek büyüme oranını açıkladı. Açıklamaya göre ekonomi %11.1 gibi rekor bir seviyede büyüdü. Bu sebeple her şeyden önce 15 yıllık iktidar döneminde 4. kez çift haneli büyüme rakamını yaşatan AKP'yi alkışlıyorum. Büyüme oranı, bazı tartışmaları beraberinde getirdiği gibi halkımızı da biraz şaşkınlığa uğratmış görünüyor. Şimdi bütün detaylarıyla bu büyümeyi değerlendirelim.

Konuya dair doğru yorumlar yapabilmek için herşeyden önce "ekonomik büyüme nedir?" sorusunun cevabını vermek gerekiyor. Ekonomik büyüme en basit tanımıyla Reel Gayri Safi Yurti İçi Hasıla'daki artıştır. Başka bir ifadeyle ülke sınırları içinde yapılan üretimdeki artıştır. Yani Türkiye, yılın 3. çeyreğinde %11.1 daha fazla üretmiş. Bu bilgi ışığında insanın aklına şu soru geliyor: geçen yıl %3 büyümeyi zor yakalayan ülkemizde sanayicilerin iştahını kabartan bu ekonomik büyüme nasıl oldu da yakalandı? Öncelikle bu soruya cevap aramaya çalışalım.

Ekonomi bir beklentidir. 15 Temmuz'daki hain kalkışmanın ardından yatırımcılarda bir endişe oluştu, olumsuz bir beklenti oldu. Ancak tek amacının kar elde etmek olduğunu bildiğimiz özel kesim, iktidarın güven veren açıklamalarıyla birlikte 2016'da, tüm olumsuzluklara rağmen %3 büyümeyi görünce Türkiye'yi tekrar karlı bir liman olarak görmeye başladı ve nihayetinde yatırımlar tekrar geldi. 3. çeyrek büyüme oranı da böyle bir süreçle yaşandı. 2018'de büyüme oranları normal seyrine inecektir. Tabi bu büyümenin biraz da "ama"ları var.

Ücretli kesim ve esnafların bu ekonomik büyüme oranını pek gerçekçi bulmadığını anlıyorum etrafımdaki sohbetlerden. Zaten bu yüzden ekonomik büyümenin tanımını yaptım. Bu kesimlerin ekonomik büyümeyi bütçelerinde hissetmemelerinin sebebi büyümenin anlamı... Bir sebebi daha var ki o da enflasyon. %13'e dayanan bir enflasyon oranı varken, döviz kurları bu kadar yükselmiş ve dolayısıyla maliyetler bu kadar artmışken ücretli kesimin ve esnafların büyümeyi hissetmemesi gayet doğal. Zaten büyüme oranının "ama"ları da burada başlıyor.

Enflasyonun iki etkisi var: büyümenin yağı olması, zengini daha zengin fakiri daha fakir yapması. İlk etkiyi ele alalım. Enflasyon sanayi üreticisinin iştahını kabartır ve daha fazla üretir çünkü ürettiğini daha yüksek fiyattan satabilecek, enflasyona karşı kendini koruyabilecektir. 1980'lerdeki enflasyon ve büyüme oranları buna örnek olabilir. İkinci etkisi ise zaten birincinin içinde saklı. Ücretli kesim, üretici kesimin malına zam yaptığı gibi, istediği zaman ücretine zam yapamaz. Dolayısıyla reel gelirinde düşüş yaşanır. Yani elindeki parayla daha az mal ve hizmet satın alır. Hal böyle olunca büyümeyi cüzdanında hissetmemesi normal. Peki ne yapılmalı?

Öncelikle; amacı yasalarla fiyat istikrarı olarak belirlenen Merkez Bankası daha etkin adımlar atmalı. Uzun zamandır faizlerin arttırmanın olumlu bir etkisini görmediğimizi fark etmeli. İkinci olarak piyasadan daha çok TL çekip daha çok döviz fonlaması yapmalı. Geçenlerde buna benzer bir adım atılmıştı. Hükümet ise büyümeyi genele yaymak için uğraşmalı. 2018'de kemerleri sıkma politikası Başbakan'ın dediği gibi uygulanırsa enflasyonda düşüş yaşanır ve ücretli kesimin reel geliri artar, büyüme genele yayılır.

Önümüzdeki dönemlerde halkın bütün kesimlerinin rahatlıkla hissedebileceği çift haneli büyüme oranlarını görmeyi dilerim.

Saygılarımla...