Birkaç gereksiz insan diye başlık attık yazımıza ya, adetleri birkaç yüz vardır vesselam.

Bu isimler Türk halkına düşünmeyi unutturan, günü birlik yaşamayı telkin eden, empati, sempati duymayı yasaklayan, acımak, üzülmek gibi kavramları yok sayan, duygusuz bir toplum oluşumunda etkin rol oynayan oldukça ünlü isimler.

Bu isimler, üzerine titrediğimiz çocuklarımızı derinden etkileyen, boş, eğitimsiz, düşüncesiz, duygusuz ve bencil bir nesil inşa etmeye çalışan gözden kaçırdığımız gerçek düşmanlar.

Bu isimler sözüm ona İstanbul Sözleşmesine atfen cinsiyetsiz toplum yetiştirme çabansın önde gelen aktörleri.

Öyleyse başlayalım birkaç isim vermeye.

Bu kişilerin önde geleni Acun ILICALI.

Yıllardan beri yapmış olduğu hiç bir programın toplumumuza, gençlerimize, çocuklarımıza en ufak pozitif etkisi yoktur. Hazırlayıp sunduğu programlardan bir kaçı şunlar. Yetenek Siz siniz Türkiye, Yok Böyle Dans,O Ses Türkiye, Var mısın, Yok Musun,Sorvivor. Halen sahibi olduğu TV8 kanalının içeriği, yayın politikası da malum. Amaçsız, seviyesiz programlar. Halkı uyutmak, gerçek gündemden hep uzak tutmak. Düşünmeyen, sorgulamayan, bir birbirini ölümüne eleştiren yada kazanmak için her şeyi mübah kılan yarışma programları.

İkinci gereksiz insanımız Enes BATUR. Maalesef henüz üç dört yaşlarında bu şahsiyet ile tanışan yavrularımız bir şekilde bu malum şahsın müptelası oluyor. Her türlü küfür, en aşağılık esprileri bu şahsın sosyal medya hesaplarından yada yotuber kanalından öğreniyorlar.Cep telefonları, bilgisayarlar yada tabletler ile çocuklarımız bir şekilde bu şahsın takipçisi oluyor. Biraz daha büyüyünce Acun Ilıcalı’nın düşünce dünyasına transfer oluyorlar.

Üçüncü gereksiz insan Selin CİĞERCİ. Öyle sinsi bir örnek ki, insanların ve özellikle gençlerin bilinç altına cinsiyet değiştirmenin normal olduğu, bu şekilde de ünlü olunabileceği, saygı grebileceği, değer görebileceği işleniyor. Hemen hemen hergün medyada onunla ilgili bir haber düşüyor.

Dediğimiz gibi biz birkaç gereksiz insan dedik. Sayıları çoğaltmak hiç de zor değil. Çocuklarımızın elinden kitapları alıp cep telefonlarını ve tabletleri verince, hele birde ne izlediğini kontrol etme zahmetine girmeyince toplumumuz baştan aşağı bir dejenerasyon yaşamasına seyirci kalıyoruz.

Topluma hiçbir şey katmayan, uyutma taktiği ile düşünmesini sorgulamasını, irdelemesini bilmeyen bol diplomalı bir gençlik bizi bekliyor.

Ne mi yapabiliriz! Ben ancak bireysel önlemimi alabilirim. Sen de öyle. Toplum da zaten bireylerden oluşur.