İnsanlar birbirlerine benzeyebilir lakin hepsini birbirinden ayıran farklı özellikleri vardır. Bunlardan bir tanesi fiziksel özelliktir. Fiziksel özellik , insanların dış görünüşüyle alakalıdır. Saç rengi , ten rengi , parmak izi , boyu vb. gibi farklılıklardır. Bir diğer özellik ise duygusal yani ruhsal özelliktir. Ruhsal özellik , insanların yaşadığı bir olaya sevinmesi , korkması , üzülmesi olarak tanımlayabiliriz. Daha sayamadığımız farklı farklı özelliklerimiz var.

Toplumumuzda yaşayan bireylerimizin belli bir kesiti doğuştan farklı doğabiliyor yada sonradan belirli bir nedenle zihinsel , ruhsal , bedensel ve duyusal yeteneklerini kaybetmesi sonucunda yaşamlarına devam ettirdikleri ortama uyum sağlamakta zorluk çekiyorlar. Toplumumuz , onları bizden ayıran özelliklerini her ne kadar ‘engelli’ bir birey olarak göstersede kesinlikle onları öyle görmemeliyiz. Mesela zihinsel engelli arkadaşlarımız olabiliyor ve bizler o kadar acımasızız ki onları sürekli dışlıyoruz. Farklı olmalarını güzel bir şekilde aksetmek varken kötü bir şekilde aksettiriyoruz. Onlar bu farklılıklarını kötü zannedip daha çok içlerine kapanıp daha çok üzülüyorlar. Halbuki onları bizden ayıran sadece bazı hareketlerinin geriden gelmesi yoksa hepimizde kalp ve yürek var. Sanmayın ki zihinsel engelli diye üzülemiyor , sanmayın ki tekerlekli sandalyede diye günlük zorluklarından memnun. Engelli diye adlandırdığımız canlarımıza o kadar acımasız , vicdansız davranıyoruz ki. Ne kendimizi onların yerine koyabiliyoruz nede ailelerinin yerine. Bunu tek biz yapmıyoruz. Maalesef ki evlat yetiştiren anne ve babalarımızda yapıyor. Gerçi çocuğu doğuştan engelli diyerek onları hastanede bırakıp giden anne babalar mı dersiniz yoksa benim çocuğumu tıpa bırakıyorum onun üzerinde herşeyi deneyip sonra öldürebilirsiniz diyen anne babalar mı dersiniz.Bu kadar duyarsız olmamız ne kadar acı. Bizim yaptığımız bu acımasızlıklar engelli diye adlandırdığımız insanların, aslında onlara birer engel olmadığını gösterdiler. Mesela Aşık Veysel , çocukluğundan beri görme yetisi yoktur , yazdığı eserler , söylediği türküler , çaldığı saz’ı görmemesine engel değildir. Bir diğer örneğimiz Filiznur , %94 ağır zihinsel engelli olmasına rağmen bunu yenerek tıp dünyasını şaşırttı. Bunu başarmasında ki en büyük etken annesinin ona çok büyük destek olmasıydı. Bazı hastalıkların en büyük ilacı sevgidir,şefkattir. İnsanların ona karşı davranışları bile onun en ufak bir mutluluğuna sebep oluyor. Ailesi hiç pes etmeyerek sürekli onun üzerinde durmuştur. Spora göndererek ona sürekli sende yapabilirsin sende başarabilirsin diyerek tasdik etmişlerdir. Tabi bu sırada insanların ona karşı yaklaşım tarzlarınında çok büyük etkisi olmuştur.Ve Filiznur şu anda 11 yaşında olmasına rağmen 21 madalyası vardır , rapolarında artık zihinsel engelli yazmıyor. Aslında hiçbirşey onlara engel olmadı, olamadı.

Çevremizde ne kadar farklı insan olursa olsun ilk başta onlarının birer birey olduğunu ve kalbi olduğunu lütfen unutmayalım. Kendimizi onların yerine koyarak hareket edelim. Onları kırmamaya , incitmemeye çalışalım sonuç olarak onları kazanacak olan biziz. Kışkırtarak toplumdan uzaklaştırırsak vebalini nasıl taşırız. Onlar bizim çocuklarımız bizim kardeşlerimiz.