-Bir eğitimcinin paylaştığı bir yazıda okudum bu ifadeyi “bütünlük içinde birey olmak.”

-Hangi taraftan bakarsak bakalım anlamı çok derin bir ifade. Hele ki biz eğitimciler için.

-Eğitimciler topluma örnek bireyler yetiştirmeyi amaç edinir. Ancak yetiştirdiğimiz çocuklar topluma ne kadar ait olabiliyorlar ya da ait hissedebiliyorlar?

Bu konuda kendimize, ailelere, okullara ve topluma dönüp bakmamız lazım. Amacımız çok güzel ama amacımıza hizmet edebiliyor muyuz? Ettiğimiz hizmet gerçekten yeterli geliyor mu?

-Üreten, ürettiği ile kendi ekonomisini döndüren, bağımsız, çağdaş ve huzur içinde yaşayacağımız bir toplum istiyoruz.

-Bugün toplumda bizim huzurumuz aslında başkalarının da huzurlu olmasına bağlı değil mi?

-Toplumdaki üzücü olaylar yakınımızda, yanı başımızda olmasa bile bizi de etkilemiyor mu? -Sınıflarda nasıl farklılıklar varsa toplum içinde de farklılıklar var.

-Önemli olan şey bu farklılıklara saygı duyabilmek ve birey olarak farklı olanla da bir araya gelip bütün olabilmek, bütünlük oluşturabilmek.

-Ayrı renkleri sevmemiz, ayrı görüşlerde olmamız, ayrı alanlarda başarılı olmamız ve ayrı başarısızlıklar yaşamamız bizi diğerinden üstün kılmalı mı?

-Sadece kendimizi önemserken, kendi başarımıza odaklanmışken ve önce ben derken diğerlerini tamamen ötekileştirmiş olmuyor muyuz? Diğerlerini de ötekileştirdiğimiz bir toplumda nasıl bir bütün olabiliriz?

-Bunu bir pazılın parçaları gibi düşünün. Her bir parçanın şekli ayrıdır. Şekli gibi yeri de ayrıdır. Ayrı şekillerde olmasına rağmen bir araya geldiklerinde bütünü oluştururlar.

-Farklı parçalar olarak ayrı bir öneme sahip olsak bile asıl önemli olan bütünü oluşturmakta aldığımız roldür.

-Biz kelimesinin bile oluşması için bir sen ve bir bene ihtiyaç yok mudur?

-Bütün içinde parça olabiliyorsak, parçalar olarak ta bütün oluşturabiliriz.