Yaşlanmak kaçınılmaz bir gerçek. Anne karnında kalp atışları başladığı andan itibaren her şey başlıyor aslında. Ancak belli bir yaştan sonra yaşlanmaktan korkuluyor. Bunun habercileri ak saçlar, yüzdeki derin izler oluyor. Zaman geliyor aynalara bakmaya korkuyoruz. Doğamız gereği yaşlanıyoruz. Üzerinde sayısız bilimsel araştırmalar yapılıyor olsa da, henüz çaresi bulunamamış bir hastalık, ‘yaşlılık’…
Yaşam bir koşuşturma değil mi? Hayallerimizin peşinde koşarken yılların ne kadar acımasız olduğunu, saçlara ak düşüp, bedenimizde çeşitli rahatsızlıklar hissedilmeye başlandığında anlıyoruz. Emekli bir öğretmen büyüğümüzün şu sözleri her zaman aklımdadır:’Hanımımla yıllarca çeşitli köylerde öğretmenlik yaptık. Çocuklarımızı en iyi şekilde yetiştirip iyi bir meslek sahibi olmaları için her türlü fedakârlığı gösterdik. Çocuklarımız büyüdü, birer yuva sahibi oldu, ama görevimiz bitmedi. Emekli olduktan sonra da torunlara bakmak için şehir şehir gezmeye başladık. Çocuklardı, torunlardı derken şimdi hanımla hastane köşelerinde doktor doktor kendimize şifa arıyoruz. Sağlıklı, genç günlerimizi özlemle anıyoruz’
Kahramanmaraş Değerler Eğitim Projesinin(KADEP), Ocak ayı konusu ‘sevgi ve saygı’ değerleriydi. Okulumuz bu konuda yaşlıları ziyaret etmek için, huzur evine ziyaret planladı. Bir hafta öncesinden izinler alınarak, Perşembe günü iki sınıftan 20 öğrenci, öğretmenler ve idarecilerle ninelerimizin, dedelerimizin ellerini öpmeye gittik. Ellerinde karanfilleri, kalpleri sevgi ve heyecanla dolu olan öğrenciler huzurevinde ninelerinin, dedelerinin ellerini öptüler, onlarla hoş bir sohbet gerçekleştirdiler. Öğrenciler onlara şiirler, şarkılar, ilahiler okudular. Bu ziyaret orada bulunan herkesi ve en çok da ellerinden öpülesi yaşlılarımızı memnun etti. Sıcak ve samimi bir ortamın oluştuğu bu ziyarette büyüklerimiz, öğrencilerimize nasihatlerde bulundu.  Ayrılırken de onlardan ‘ Yine gelin çok mutlu ettiniz bizi ’ sözlerini duymak bizleri hüzünlendirdiyse de ziyaretin onların yüzlerini güldürdüğünü görmek mutluluk vericiydi.
Her insan, aslında bir yaşlı adayıdır. Bizler hayatımızı, bu gerçeği unutmadan yaşamalıyız. Yaşlılığın bir adı da yalnızlıktır, ama yine de bir yerlerden hayata tutunmaya çalışmaktır, son güne kadar hayatı sevebilmektir. Yaşlılar bizim geçmişimiz bizlerde onların geleceğiz. Yaşlılarımız dün ile bugün arasında köprü kuran, kültürümüzü ve değerlerimizi yarınlara taşımamızı sağlayan en değerli varlıklarımızdır. Yaşlı bireylerin toplumla bütünleşmesi, daha aktif olması ve yaşama bağlı kılınmaları gerekir. Bu amaçla ‘ Yaşam Evleri’nin yaygınlaştırılmasının, hayatının sonbaharını yaşayan yaşlılarımıza karşı yerine getirilmesi gereken toplumsal bir sorumluluğumuz olduğunu unutmamamız gerekiyor…