Bir şans daha verselerdi çocukluğuma dönseydim ve daha da doya doya oyunlar oynasam, kahkahalara boğulsam, sıkılmadan, korkmadan yakalasaydım düşlerimi…

Hiç bilmediğim, hiç görmediğim uzak olduğum dünyalara ulaşsaydım. Küçük yüreğim sınırsızca kaybolsaydı gecenin alaca karanlığında korku nedir bilmeden…

Kutup yıldızı yön gösteren arkadaşım olurken tek ışığım ay ışığı ve yakamoz olsaydı…

Güzel bir peri, seyrine doyamadığım yakamozun içinden gelip, ödülümün uçan bir mutluluk perisi olduğumu söyleseydi…

Bir şans daha verselerdi; hiç büyümeseydim. Hayat hep mutlu günümü tekrarlasaydı ve herkesi mutlu etmenin tek yolunu keşfedip; onlar uyurken başuçlarına sihirli bir kutuyla bıraksaydım…

Sınırlar koymanın o sınırlar içinde insanları nasıl boğduğunu iyi gözlemleyen biri olarak bütün sınırları yıksaydım…

Ama maalesef bu hayatta hiç birimizin zamanı geriye alma şansı yok. Sadece edinilmiş tecrübeleri kendimize yol halitası yapabilme fırsatımız var…

Jorge Luis BORGES’ ın “ Anlar ” başlıklı kaleme aldığı satırlarındaki hissiyatı, belki bizim yol halitasına ulaşmamızı sağlayan bir başlangıç olabilir diye düşünüyorum…

Ne dersiniz?

“ Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya, 

İkincisinde, daha çok hata yapardım. 

Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım. 

Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar, 

Çok az şeyi 

Ciddiyetle yapardım. 

Temizlik sorun bile olmazdı asla. 

Daha çok riske girerdim. 

Seyahat ederdim daha fazla. 

Daha çok güneş doğuşu izler, 

Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim. 

Görmediğim birçok yere giderdim. 

Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye. 

Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine. 

Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben. 

Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu. 

Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten. 

Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın. 

Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan, 

Gitmeyen insanlardandım ben. 

Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım. 

Eğer yeniden başlayabilseydim, 

İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım. 

Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla. 

Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır, 

Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer. 

Ama işte 85\'indeyim ve biliyorum... 

ÖLÜYORUM... ”

      

Burcu RAMAZANOĞLU