Yaşlılar haftasında aklıma dedem geldi.Bana ismini veren dedem...Son nefesini kollarımda veren dedem...

Dedem benim en iyi arkadaşlarımdan biriydi.Çocukluğumda beni yanından hiç ayırmazdı. Eskilerden hatırlıyorum, babam bizleri anne ve babasının yanında sevemezdi. Bu tür davranış ya da tutumlar hoş karşılanmazdı.Anne –babalarımızdan beklediğimiz sevgiyi dedelerimizde-ninelerimizde bulurduk. Bunun ne kadar anlamsız bir davranış olduğunu artık şimdi anlıyoruz.

Dedem manifaturacıydı...Elinde bastonu,başında kahverengi fötr şapkası, yelekli takım elbisesi içindeki köstekli saati, kendine has yürüyüşüyle hatıralarımda yaşayan sevgili dedem ... Yaşı itibariyle ağırdan konuşurdu...Ciddi yüzünün altında ise şefkat dolu bir yürek yatardı...Özellikle yılların deneyim ve tecrübelerinden harmanladığı öğütlerini, yakınlarına anlatırken bir başka mutlu olurdu.

O yıllarda yurt dışında çalışan gurbetçiler ailesini yanına götürmezdi.Avrupa'da çalışan yakın akrabalarımız paralarını banka yerine dedeme gönderirlerdi.Dedemde sanki kendi parası gibi hanımlarına ve çocuklarına ihtiyacı olduğu zaman verir;harcama yaparken de tutumlu olmalarını sık sık nasihat ederdi.

En büyük zaafı sigara ve çaydı... Dedem günde iki paket Yenice marka sigara içerdi ama işyerine gelen misafirlerine sigara ve çay ikram etmeden göndermezdi. Bu tutkunun faturası bir zaman sonra öksürük nöbetleriyle kendini göstermeye beşledı.Öyle bir zaman geldi ki nefes almakta zorlanmaya başladı.Ağır balgamlı öksürekler onu yatağa düşürmüştü.Aile doktorumuz sık sık eve gelir olmuştu...Ama iyileşmek yerine rahatsızlığı gün geçtikçe artmaya başladı.Artık dedem sigara içmiyordu...Fakat geç kaldığının da farkındaydı...

Bir Pazar günü gözündeki şiddetli ağrılar sebebiyle yakın aile dostumuz doktor İzzettin Bey’i aradık....Ticari taksi çağırarak,yarım saat sonra doktorun muyenesindeydik.İzzettin Bey’in yakın ilgisi kendisini rahatlatmıştı.Doktorumuz dedemin gözüne bir iğne yaptı ve çeşitli ilaçlar yazdı.Biz de gönül rahatlığıyla eve dönüyorduk.Oturduğumuz apartmanın tam önüne gelmiştik ki dedem nefes almakta zorlanmaya başladı.Araçtan inmeden hastanenin yolunu tuttuk ama acilin kapısına varmadan ,son nefesini kollarımda verdi.

Torunları içinde en çok beni severdi.Belki ismini taşıdığımdan... Ama ben en sadık torunuydum... Sözünden hiç dışarı çıkmazdım,kendiğini üzdüğümü hatırlamıyorum...

Yaşlı sevgili dedemle geçmişe bir yolculuk yaptım.Yaşlılık, hayatın çok özel bir dönemidir. Unutmayalım ki bir gün herkes yaşlanacak. Yaşlılarımız dün ile bugün arasında köprü kuran, kültürümüzü ve değerlerimizi yarınlara taşımamızı sağlayan en değerli varlıklarımızdır. Yaşlılık dönemi itibar gerektirmektedir bu aynı zamanda bir minnet borcudur. Bizleri bugünlere ve geleceğe hazırlayan yaşlılarımız için hayatı kolaylaştırmak ve kimseye muhtaç olmadan yaşamalarını sağlamak hepimizin öncelikli görevleri arasında olmalı...