1934 yılında Kahramanmaraş’ta dünyaya gelmiştir. Şehirde “Akıllı Mullaoğulları” diye bilinen aileye mensuptur. Kendisi mütevazı ve mütedeyyin bir ailenin ilk çocuğudur. O yıllarda babası Kahramanmaraş’ta hamam işletmektedir. Bu sebeple “Hamamcı Ökkeş Efendi” diye tanınır. Kendisi kaza sonucu, küçük yaşta sağ kolunu kaybetmiştir. Bundan dolayı; Çolak Hoca veya Çolak Bekir Hoca diye tanınır.
Bekir hoca küçük yaşta Kahramanmaraş’ta hıfzını tamamlamıştır. Hocalarından “Kırmacı Mustafa Efendi” den ders almıştır. Daha sonrada onun damadı olmuştur. Bu yıllarda Ulu Caminin minaresinin çevresinde bulunan mütevazı hücrede arkadaşları ile ilim okumaya çalışmıştır. İlmi bilgisini artırmak için arayış içerisine girmiştir. Kısa bir müddet ilim tahsili için Mersin ve Ankara’ya gitmiştir. Burada da istediği eğitimi alamayacağını anlamıştır. Kahramanmaraş’a geri dönmüştür. Bu arada Ulu Cami müezzinliği görevi devam etmektedir. Rahmetli babası ile istişare ederek, ilim tahsili için Şam’a gitmeye karar vermiştir. Devrin Maraş Müftüsü “Hafız Ali Efendi’nin yanına babası ile beraber gitmiştir. Şam’a ilim tahsili için gitmek istediğini söylemiştir. Müftü Efendi hem resmi görevinden olacağından hem de eşi ve iki çocuğu olduğundan isteğine razı olmamıştır. Israrı üzerine; ilim için gidebileceğini söylemiştir. Anne babasının ve eşinin rızasını alır. Şam’a ilim tahsili için yola çıkar. Uzun, zorlu, sıkıntılı ve meşakkatli bir yolculuktan sonra Şam’a varır. Fethül İslam Mektebine kaydolur. Mütevazı bir hücreye tek başına yerleşir.
Daha önceden Kahramanmaraş’ta okuduğundan; yapılan sınavda bir üst sınıftan başlamaya hak kazanmıştır. Hem okula hem de Emevi Camiinde ders halkalarına katılmıştır. Cami baş imamlarından Abdurrahman Halebî gibi imam ve müderrislerden sürekli ders almaya devam etmiştir. İlim için; Ailesini ve görevini bırakıp Şam’a geldiğinden, derslerdeki gayretinden ve başarılarından olayı, hocaları tarafından çok takdir edilmiştir. Hocaları ona oğlu Ali’nin ismine izafeten”Ebu Ali” diye hitap etmişlerdir.
Şam’da yaklaşık 5 yıl, aynı şekilde hem okula, hem de Emevi camiindeki ders halkalarına devam etmiştir. Ayrıca tashihi-huruf ve makam dersleri almıştır. Bu süre içerisinde memleketi Kahramanmaraş’a çok az gelmiştir. Şam’daki eğitimini tamamladıktan sonra, Ezher Üniversitesinde tahsiline devam etmek için Mısıra gitmiştir. Mısırda fakültenin sınavlarına hazırlanırken küçük çocuğu İsmail vefat etmiştir. Babası ona bir mektup yazmış;’’Bu mektubu aldığında durma hemen gel” demiştir. Kendisi durumu arkadaşları ile istişare etmiş, Kahire’den Kahramanmaraş’a dönmüştür. Geldiğinde küçük çocuğu İsmail’in vefat ettiğini öğrenmiştir. Bir daha da Kahramanmaraş’tan ayrılmamıştır. Kahramanmaraş’ta müezzini olduğu ulu camiye imam olarak atanmıştır. Ulu camide; belki de ilk defa soru cevaplı olarak vaaz ve sohbet etmeye başlamıştır. Verdiği bilgiler ve fetvalarla halkın ilgisini çekmiştir. Bu sıralarda Müftü Hafız Ali Efendi hasta yatmaktadır. Onu ziyaret etmiş ve hayır duasını almıştır. İlmi bilgisi, Hafız Ali Efendiyi ziyarete gelenler tarafından aktarılınca; hoca efendi çok memnun olmuştur. Kısa bir müddet sonrada Hafız Ali Efendi vefat etmiştir. Kendisi daha sonra Ulu Cami, Salihiye, Şazibey ve Delil Ali Camilerinde İmam Hatiplik yapmıştır. Ramazan aylarında Kayabaşı, Cukuroba ve Divanlı gibi camilerde vaz etmiştir. Hatimle namaz kıldırmıştır. Okuduğu Cuma Hutbelerin kendi hazırlamıştır. Kahramanmaraş halkı onun vaz ettiği, hutbe okuduğu ve teravih namazı kıldırdığı Camileri takipetmiştir. Onun arkasında namaz kılmaya gayret göstermiştir.
Bekir hoca ilmi bilgisine rağmen; resmi müftülük fetvasının dışına hiçbir zaman çıkmamıştır. Kendisine fetva sorulduğunda; Fetva makamının müftülük olduğunu söylemiştir. Onun dışında verilen fetvaların bilgi mahiyetinde olabileceğini belirtmiştir. Israrla resmi Diyanet görevlilerin fetvalarının bağlayıcı olduğunu söylemiştir. Bu yönüyle; mutlaka fetvaların müftülükler den alınması gerektiğini öğütlemiştir. Bunula beraber; müftülük fetva ekibinden bazı görevliler,  fetva vermeden önce kendisin den bilgi aldıkları da olmuştur.
Bekir hoca Suriye’ye vardığında; uzun yıllar Türkiye’den hacca giden insan bulunmamaktadır. Haberleşme imkânı bugünkü gibi yaygında değildir. Türkiye ve İslam düşmanlarının Türkiye Nasranî oldu, İslam’ı bıraktı yaygarası İslam dünyasında olduğu gibi Suriye dede yaygın bir kanaate dönüşmüştür. Kendisi söylenenlerin aksine Türkiye’nin Müslüman olduğunu ifade etmiştir. Fakat Suriyeli Müslümanlar o zaman neden Türkiye’den hacca giden kimse yok diye durumu sorgulamışlardır. Suriyeli Müslümanlar; daha sonra Türkiye’den Suriye üzeri hacıların geldiğini görünce gerçeği anlamışlardır. Kendisi Arapça bildiğinden Türkiye’den gelen hacılara Suriye’de katılmıştır. Hac ibadetini yapıp dönerken Şamdan hacıları Türkiye’ye uğurlamıştır. Birçok defa hacca gerek ferdi, gerek görevli olarak gittiği; 1960’lardan bu güne hac yolculuğu hatıraları sürekli bu günkü gibi onun hayatında canlı olarak durmaktadır. O yıllarda bu günkü gibi karayollarının olmadığı, otobüslerle yapılan çöl yolculuklarının meşakkatli geçtiği, otobüslerin kumlara bata bata yol aldığı, zaman zaman otobüslerin arızalanıp yolda kaldıkları, yiyeceklerinin, sularının bittiği ve ölümle burun buruna gelmelerine rağmen bu ümmetin Haremeyn ile hiçbir zaman muhabbet bağını kesmediğini, her yıl hacca gelen ülkelerin başında 100 bini aşkın Türk hacılarının birinci sırada olduğunu ifade etmiştir.
Bekir hoca ticaret ve tarımla iştigal eden bir aileden geldiğinden, bir müddet görevinin yanında hem tarım hem de ticaretle iştigal etmiştir. Ticaretini; doğruluk, dürüstlük ve helal kazanç ekseninde yapmıştır. Ticaret erbabının modeli olmuştur.
Kendisi siyasetle de yakından ilgilenmiş, milli görüş hareketinin başta milli nizam partisinin kurulduğu günden itibaren bütün dönemlerde aktif olarak hareketin içinde bulunmuş, düzenlenen toplantı ve mitinglerde yaptığı konuşmalarda Türkiye Müslümanlarının ve ümmetin siyasi anlamda karşı karşıya kaldığı problemleri dile getirmiştir. Kuşatıcı ve birleştirici ifadeleriyle toplumu etkilemiştir. O Milli Görüş hareketinin içerisinde de saygın etkili güvenilir bir kişi olarak çevresinden hep saygı görmüştür.
Kur’an okuttuğu kendileriyle sohbet ettiği birçok öğrencisi ve dostları Kahramanmaraş ve Türkiye siyasetinde yer almışlardır. Dini ve Hayri hizmetlerde ve imam hatip camiasında takdir edilen ve saygıyla anılan kişilerin başında gelen Hacı Kalay ile yakın aile dostlukları devam etmiştir.
Bekir hoca seksenin üzerindeki yaşıyla hayatının son bir yılını hastalıkla geçirmiştir. Hasta halinde bile; dilinden Kur-an, zikir, sabır ve şükür eksik etmemiştir.
O âlim, fem-i kuran, hafız, kanaat önderi, din görevlisi, cami ve cemaat sevdalısı olarak bu dünyadan ayrılmıştır. Rabbim ameli sağ yanından, sıratı geçenlerden eylesin. Cennette Cemalullahı görenlerden, Firdevs Cennetine girenlerden ve Havzı Kevser’den içenlerden eylesin. ÂMİN.