Bismillahirrahmanirrahim
Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’adır. Salat ve selam Efendimiz Hz. Muhammed’in, sahabelerinin ve tüm müminlerin üzerine olsun.
Değerli kardeşlerim, muhterem Müslümanlar! Her bir hafta, ömürden koparılan günlerdir. O hafta içerisinde de bazıları Cuma gününü idrak eder, bazıları idrak edemez. Bazıları Cuma namazına gelebilir, muktedirdir, gücü yerindedir, sıhhattedir, afiyettedir; bazıları gelemiyor. Ama bize lütuf edilen bu günler ve bugünlerin geçmesi bizim endişesi içerisinde olmamız gereken günlerdir. Nefsimizi neye harcıyoruz, gözlerimizin nurunu neye harcıyoruz, ayak ve bileklerimizin gücünü neye harcıyoruz; bunları sorgulamamamız gereken günlerdir. B0u harcamaların muhakkak bir karşılığı vardır, önemli olan da bunun idrakinde olmaktır.
Ayet-i kerimede: “Çoklukla övünmek sizi, kabirlere varıncaya (ölünceye) kadar oyaladı.” (Tekâsür/1-2) buyrulmaktadır. Yani, dünya içerisinde verilen bütün nimetler, bu güzel nimetler sizi alıkoydu, sizi aldattı; mal varlığınız sizi aldattı, sıhhatiniz sizi aldattı, evlatlarınız sizi aldattı, gençliğiniz sizi aldattı. İçerisinde bulunmuş olduğunuz ticarethane sizi aldattı, ektiğiniz ve biçtiğiniz tarla sizi aldattı, bağ-bahçe sizi aldattı, gaflete düşürdü. Sizi alıkoydu, sizin yüzünüzü çevirdi, sizin gözlerinizi hakikati görmekten alıkoydu, sizi ellerinizi ayaklarınızı yerli yerinde kullanmaktan alıkoydu. İşte insan, bütün bu zorluklar içerisinde kulluğu aramakta ve Allah’ı aramakta. Ancak alıkoyan bu dünya nimetleri, ebedi imiş gibi oldu değil mi? Çocukluk, gençlik, yaşlılık devresi noktasında, her dönemin kendisine özgü verilmiş bir nimet var. O nimet nedir biliyor musunuz? O döneme özgü bir sevgi, bir muhabbet var. O döneme özgü bir yapı, bir ahlak var. O dönemin bitmeyeceği, tükenmeyeceği duygusu var.