Konumuz din dersi değil, ya da Cuma vaazı hiç değil. Sünnet mi, farz mı diye sorsam, biliyorum maraza çıkacak! Sustum…

*

Çoktandır yazayım diyordum, bir türlü kısmet olmamıştı. Demek kısmet bugüne imiş. Ee, yazamazsan da olmuyor, vatandaş bizden yapıcı uyarılar, haklı ve ayağı yere basan eleştiriler bekliyor.

Kaldı ki bizler de özellikle Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Hayrettin Güngör’ü eleştirmek için can atmıyoruz. Öyle bir heva ve hevesimiz de yok, olması için sebep de yok!

Yalnız bir gerçeğin altını çizmem gerekiyor, başkanlık koltuğuna oturduğu günden bu yana sık eleştiri oklarının hedefi haline gelen sayın Güngör, bizim, senin, benim, hülasa kamuoyunun alışılageldiği belediye başkanı tiplerinden değil.

Yapamayacağı iş için söz vermiyor.

Birilerine, bir yerlere yaranmak için yapmacık hareket etmiyor.

Rastladığı herkesin sırtını sıvazlayıp, ona buna, talep edene, ihtiyaç halinde muhataplarına; ‘Tamam, ne demek, emrin olur, senin iş bende, merak etme, hallederim!’ demiyor.

Bürokrat ve devlet terbiyesi, ciddiyeti ile imkânlar ölçüsünde hizmet etmeye çalışıyor. Ah bir de genel müdür ve daire başkanlarını tutabilse yerinde!

Önüne gelene pembe gülücük dağıtmıyor.

Rastgele yeşil ışık yakmıyor kimseye!

Kendine özgü bir yapısı, kırmızı çizgileri var, onlardan taviz vermiyor.

Vermeyince, olmayınca da haliyle eleştirinin hedefi olmaktan kurtulamıyor.

Alıştık ya, alıştırdılar ya!

*

Neyse… Meselemize gelelim.

Zora düşmüş, ödeme güçlüğü çeker hale gelmiş, sağa sola borçlanmış bir kurumun başına geçtiğinde, kullandığı ilk silah, “Borç var, kimse benden iş beklemesin ilk 2 sene…” demişti.

Bunu sık sık kullandı. Kendine göre, belki de haklı mıydı bilemiyorum, bu kalkanı her defasında dile getirdi. Hatırlayın, AK Partinin il divanında, Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezinde, sayın Mahir Ünal ve Fatih Erkoç’un da bulunduğu kalabalıkta da söyledi. “Yüklü miktarda borç yükü aldım!”

Her ne kadar eski büyükşehir belediye başkanı sayın Fatih Erkoç çıkıp kendini savundu, borçlara karşılık hizmet ürettiğini söyledi ise de ‘Borçlarımız var, elimiz kolumuz bağlı’ muhabbeti, geyiği iki senedir sürüp gitti.

*

Gerçi bildik şeyler ama yine de tekrarlamakta yarar var diye düşünüyorum; araç ve personel israfının önüne geçilmesi anlamında bazı radikal kararlar alındı. Bu, ilk sıralarda yaratılan algı ile olumlu karşılandı, herkes ‘helal olsun!’ demeye başladı. Ancak başkan sayın Güngör’ün Erkoç’a ait makam aracını 250 bine satıp, yerine 300 binin üzerinde makam aracı alması karşısında ‘israfı önlüyor!’ algısı askıda ekmek gibi havada kaldı. Yani açık deyimle, inandırıcı olmadı.

Sanki kıtlığı çekiliyormuş gibi, basından sorumlu kadroyu şişirdikçe şişirdi. Basına koyduğu mesafe, maske mesafesinin kat be kat üzerinde olunca, basın ile arasına kara kediler girdi, mesafe uçuruma dönüştü.

Basını önce böldüler, sonra parçaladılar, kategorilere ayırdılar, pastasını küçülttüler, bizleri de Fatih Erkoç’u arar hale getirdiler.

Ha, bu meselede haklılık payı var mıydı derseniz, açık yüreklilikle ‘evet’  diyebilirim. Önüne gelen internet sitesi kurup, bütün geçimi ve umudu  büyükşehire endeksleyince, karşılarında da sert kaya çıkınca, sonradan bu işe soyunanlar ‘yandık, bittik, mahvolduk, neredesin ey Fatih Erkoç!’ demeye başladı ise de, Başkan Güngör aldırış etmedi, söylenenleri kulak arkası etti, daha ileri gidenlere de yaptırımlar uygulayarak, bir nevi intikam peşinde koştu.

*

31 Mart 2019’dan bu yana 21 ay geçti neredeyse. Hissi yazmıyorum, kamuoyunun sesini dillendiriyorum, ‘2 sene boşa geçti. Başkan Güngör ortaya somut proje koyamadı, Fatih Erkoç’un yarım kalan projelerini bitirsin, Kıbrıs meydanına heykelini dikelim’ demeye başlayınca insanlar, zaten pandemiden dolayı belediyeler hizmetten, projeden elini ayağını çekince, vatandaşın sesi, isyanı daha da büyüdü, ayyuka çıktı.

Şu da söylendi ortalıkta, ‘Başkan kimseyi dinlemiyor, milletvekillerini bile takmıyor!’ Bu iddiaya katılmam! Siyaset ekip işi. Belediye de bu ekibin bir parçası. Ancak Başkanın zaman zaman toplumu geren ani ve gereksiz çıkışları, (velev ki doğru bile olsa) refleksleri boyunu aşınca, ‘Partiye de zarar veriyor’ denilmeye başlandı.

*

Her belediye gibi, her vatandaş veya esnaf gibi belediyelerin de borçları olur. Bu borçlar devlet bankalarına olur, İller Bankası’na olur, esnafa olur. Hizmetlerin ifası için her kurum, her fert imkânı ölçüsünde borçlanır. Bizler bile ev veya araba alırken, çocuklarımızı evlendirirken borçlanma gibi mecburiyetleri yaşamadık mı? Hal böyle olduğu halde, sağda solda, ulu orta yerde borçlandım deyip ağlamanın, sızlanmanın, kurumu ağlama duvarına çevirmenin kimseye yararı oldu mu?

Hayır!

Başkanlar, sorumlu oldukları kurumları kurtarmak için kısa, orta ve uzun vadeli planlar yaparlar. Başkanda önce borçları ödemeyi kafasına koydu, para da olmayınca, özel bankalardan kredi kullanabilmek için meclisten yetki istedi, aldı. Önce kısa vadeli önlemleri devreye soktu, amiyane tabirle kanamayı durdurdu. 

Zarar azaltıcı önlemleri hayata geçirdi, maliyeti düşürmek için sıkı tedbirler edindi. Olması gerekeni yaptı kuşkusuz.

*

Koltuğa oturduğunda delik büyüktü belki. Ama bu deliklerin karşılığı vardı, yol, su, elektrik olarak vatandaşa geri dönmüştü. O bakımdan ‘borçlarım var, bir iş yapamıyorum, elim kolum bağlı’ diye ağlamanın kimseye yararı olmayacaktı. Herkesin borcu vardı. Ülkemizin de borcu var, ancak Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan kalkıp da ‘öldük, bittik, mahvolduk!’ diye ağlamadı. Büyük adamlara küçük hareketler, güdük açıklamalar yakışmazdı.  

*

Yazı uzadı, farkındayım. Yapıcı eleştirilerimize karşın, biz Başkan sayın Güngör’ün iyi niyetli olduğuna inanıyor, kurumun parasını hoyratça harcamadan, delikli kuruşuna halel getirmeden süreci tamamlamaya çalışıyor. Biz, kişisel düşüncem, dürüstlüğüne hiçbir zaman toz kondurmadık, kondurmayız da. Kaldı ki görevinin 5. yılında ya milletvekili olarak kapağı meclise atar, ya da kabuğuna çekilir, oturur. İkinci bir dönem için şansı yok! Var diyenlere bir takım elbisesine iddiaya girerim!

Hatta bizzat sayın Güngör ile de…

3 yıl sonra, Büyükşehir Belediye Başkanı belli şimdiden! Onikişubat Belediyesi de…

Daha yazacak çok şey var da, yerim dar. Biraz itidal, biraz hoşgörü, biraz gönül belediyeciliği, biraz insan odaklı hizmetler, insanlara dokunmak ve arkadan değil, yüze gülümseyerek kanamayı durdurma çabaları, pandemi sürecinde aşı gibi, ilaç gibi gelecektir.

Maske, mesafe ve temizlik amenna! Ama Başkandan beklediğimiz, 3 S…

Sevgi, saygı ve samimiyet.

Virüsün ilacı, aşısı bu. Çin’e dünyanın parasını verip almaya, borçlanmaya gerek de yok.

Allah yolunu açık etsin!