Terminaller ayrı bir dünyadır hep. Daima bir hareket, bir telaş, bir koşturmaca. Kapıdan girer girmez firma görevlilerinin yolcu kapma çabası ile karşılaşırsınız.

-Abi yolculuk nereye? Abla nereye gidiyorsunuz? Ankara varmı Ankara?

Ve insanlar. Tıka basa, her memleketten her şehirden her kültürden insanlar. Gelenler, gidenler. Yolcu bekleyenler, yolcusu olanlar… Bir ülke, bir insan mozaiğidir terminaller. Dikkatli, meraklı, irdeleyici kişiliği olanlar için güzel bir tahlil ve tespit merkezidir terminaller.

Pazar akşamı Ankara terminalindeydim. İstikamet Kahramanmaraş. Otobüs gece saat 10’da. Yani bu insan mozaiğinin olduğu yeri incelemek, onlarca memleketten kültürden insanı bir arada görmek, hal ve hareketlerini irdelemek için güzel fırsattı.

Oldukça düzenli ve işlevsel yapılmış üç katlı terminal içinde bir baştan bir başa uzun yürüyüşler yaptım. Kafeler ikiye ayrılmış hep, sigaralı ve sigarasız bölümler. Her biri hınca hınç dolu. İnsanlar yolculuğuna bir iki saat erken gelmiş olsa dahi terminalin içinde hiç sıkılmadan zaman geçirebilir.Alış veriş merkezleri, mescit, lokanta, sıcak çay, salep ne ararsan var. Güvenlik üst düzeyde.

Ama bir şey eksik. Hep insanların başı yerde, hep insanların boynu bükük.

Eskiden terminaller bu kadar fonksiyonlu değildi. Eskiden otobüslerde bu kadar konforlu değildi. Ama insanların böyle boynu bükük, başı yerde de değildi.

Her zaman her yerde kurulurdu bir muhabbet;

-Hemşerim yolculuk nereye? Nerelisin?

Sonra başlardı derin sohbet muhabbet. Otobüse biner binmez yanınızdaki insanla bir kaynaşma olurdu. Nereye gidiyor, nereli, ne iş yapar? Bazen yan koltuktaki insanlar da katılırdı bu sohbete. Ama şimdi öyle mi? Herkesin boynu bükük. Herkesin başı yerde.

Yok utançtan değil bu başının yerde olması. Yok garibanlık yada yoksulluktan da değil boyunlarının bükük olması. Bilakis, belki fazlaca zenginlikten.

Cep telefonları efendim.

Kocaman Kafede yada onlarca kişinin olduğu lokantada kimseden çıt çıkmıyor. Kimse kimse ile konuşmuyor. Hatta iki yada üç kişi ile birlikte gelenlerin dahi başları hep yerde. Gözleri telefonlarında.

Hele ki gençler. Genç kızlar oğlanlar bir birlerini kesmiyor artık. Aşk sevgili, kız yada erkek arkadaş ve hatta yuva kurulacak eş adayı dahi hep telefondan bulunuyor. Önce sanal, sonra gerçek.

Telefon da sigara kadar bağımlılık yapmış. Belki daha fazla. Kapalı ve toplumun iç içe olduğu mekanlarda da telefona açık ve telefon kullanmanın yasak olduğu yerler mi belirlesek…

Değil tabi. Ama sorgulamak gerek. Önce kendimizi, sonra ailemizi ve onların oluşturduğu toplumumuzu…