İnsanlar, yerleşik yaşam biçimine geçmeden önce doğada bulunan hayvanları avlar, bitkileri toplayarak yaşamlarını sürdürürlerdi. Doğada bulunan hayvanların bir bölümünü kapsayan su ürünlerinin başında balık gelir. Özellikle okyanus ve deniz kıyısında yaşayanlar için balık en önemli besin kaynağıdır.

21. yüzyılın ilk yarısında tıp ve beslenme bilimindeki gelişmeler sonucu mikropların neden olduğu hastalıklar ve beslenme yetersizliğinden kaynaklanan sağlık sorunları özellikle gelişmiş ülkelerde yok edilmiştir. Buna karşın yaşam süresinin de uzaması ve insanın daha az bedensel hareket yapar duruma gelmesiyle kronik hastalıklar önem taşımaya başlamıştır.

1950'lerde yapılan bilimsel araştırmalar kalp-damar hastalıklarının insanların beslenme biçimiyle ilintili olduğunu göstermiştir. Eskimolar temel besin kaynaklarından olan balığın yerine et yemeye ve şeker tüketmeye başladıklarında kalp rahatsızlıklarına yakalanma riski artmaya başlamıştır.

Balığın diğer hayvan etlerine göre ayrıcalığı yağının özelliğindendir. Büyükbaş ve kümes hayvanlarının yağı çoğunlukla doymuş yağlardan oluşurken balığın yağı doymamıştır. Balığın yağında bitki yağlarında bulunmayan ve omega-3 denilen bir yağ türü bulunmaktadır. Esasında omega-3 yağ türü yeşil yapraklı bitkiler, semizotu, kolza tohumu yağı ve ceviz yağında da bulunur. Ancak bu besinlerde bulunan yağ türü öncü niteliktedir. Bundan bedenin kullandığı kısa adı EPA ve DHA denilen türler sentezlenir. Balık yağında bunlar hazır durumdadır. EPA ve DHA beyin gelişimi, görme işlevi, kan pıhtılaşmasının önlenmesi ve iltihabi hastalıkların iyileşmesinde yardımcıdır. Ayrıca trigliseriti düşürücü etkiye sahiptir. Bu nedenle haftada iki kez ağır metal içermeyen balıklardan tüketmeliyiz.

Balık yağında bulunan EPA süte eklenebilir. Bu tür süt gebeler ve küçük çocuklar için uygundur. Iyi saflaştırılmış balık yağı kapsüllerini tercih ediniz.

SAĞLIKLI GÜNLER...