Varlık üzerine yoğunlaşan insanın kendisi, dünya dahası kainat hakkın da bazı önemli kurallara ulaşması tabii bir haldir.

Hukuk için tabilikten bahsedilir ve ‘doğa hayranlığı’, ‘doğa inancı’ gibi açıklamalarını ileri de yapacağım olgulardan hareketle düzen, yaratılış, amaç gibi nitelikli konuların kapısı aralanır.

Evren akıllara hayranlık verecek tarz da işlemektedir. Genel kural bu şekilde ifade edilirken kural dışı bazı olgular ister istemez insanı da düşündürmektedir. Kainat ta tesadüf yoktur her şey değişmeyen, yanılmayan bir düzen içinde doğar, büyür ölür.

Peki, insanın durumu nedir?

Çok farklı düşünceler olduğu sanılmasın mevcut insanın yapısı hakkında insanlığın kültürel mirası sanıldığı gibi sonsuz bilgileri içermez bir elin parmakları kadar bilgi ya vardır ya da yoktur.

Belirsizlik mi var? hayır bunu demek istemiyorum ama efradına cami ağyarına mani tarz da bir cevap bulunmadığını söylüyorum. Bu niye böyle? İnsanın genel özellikleri bu mevzuda tam bir örtüşmeyi hiçbir vakit sağlayamıyor.

Romalı hukukçu Çiçeron tabii hukuk kuralları olarak şu maddeleri bizlere hatırlatıyor.

1-Allah’a karşı kulluk görevi

2- Aileye ve vatana karşı saygı burcu

3- Hizmetimizde bulunanlara karşı minnet borcu

4- Büyüklere karşı saygı ve hürmet

5- Haksızlığa karşı savunma hakkı

6- Sözünde durmak borcu.

Ne kadar da doğru tespitler, etrafı çizilen yaşam alanının bu temel referanslara göre düzenlediği düşünecek olursak insanlığın dünden bugüne esenlik içinde ulaşmasının gereklerini daha net anlayabiliriz.

Peki, dünyamız bu değerlerin yaşatılmasın da düne göre daha ileri bir safhada mı?

Romalı başka hukukçu Ulpianus daha öz biçimde şu kaziyeleri dikkatimize sunar;

  1. Dürüst, namuslu yaşamak,

  2. Kimseye zarar vermemek

  3. Herkese kendisine ait olanı vermek

Din dışı yaşayanın seküler diye tabir edilen düşüncenin ahlaklı olması beklene bilir mi?

Ahlak okullarının laik ahlak hakkında neler söyledikleri ilerleyen yazılarımızın konusu olacak. Köklerimizi görmekle yarınlara daha bir güvenle bakacağımıza inanıyorum. Zamanın geçmiş olmasıyla değişen çok şey yok aslında insanoğlu dünyaya gelip giderek kendi varlık motifini işlemekten başka da bir şey yapmıyor.

Akıl hep ölçü olmalı buradan aldığımız güvenle inanç dünyasından imanın sonsuz tecellilerini yüreklerimizin muştusu bilmeliyiz.