Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün.

Bu dizeler Cahit Sıtkı Tarancı’nın ‘Otuz Beş Yaş’ şiirinden... 35 yaşı yaşamın yarısı sayan Tarancı ne acı ki 46 yaşında 12 Ekim 1956’da tedavi için gittiği Viyana’da, ansızın ve sessice yaşamını yitirmişti.

1950’li yıllarda yaşlılık 40’lı yaşlardaydı. Günümüzde ise ’yaş 35 yolun yarısı’ anlayışı demode oldu. Şimdi 60-65’in de vefat edenler için, “Ne kadar gençmiş” diyoruz. Çünkü artık 60-65 orta yaş gibi oldu…

Uzmanlar, tıptaki gelişmeler, çevre koşullarının iyileşmesi, yaşam şartlarının kolaylaşması gibi birçok etkenin dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ortalama yaşam süresini uzattığını belirtiyor. Yaşlılık artık göreceli bir kavram; kendimizi yaşlı hissedip hissetmemizle alakalı.

Ulusal bir gazetede ‘Yaş 47 yolun başı’ başlıklı bir yazı okudum. Makale yazarı estetik uzmanı bir hekim... İleri yaşta genç kalmanın sırlarını şöyle sıralıyor: ‘Bedeninize ve ruhunuz iyi bakın. Bol su iç, bol sebze, meyve ye (iyi tarım ya da organik), hareketli ol, sigara içme, alkolden uzak dur, kilona dikkat et, zaman içinde azalan, yükselen değerlerini ve genetik yatkınlıkla gelen hastalıklarını bil, kontrol altında tut ve son olarak hep barışçıl ol, ruhunu sevdiklerinle besle...’

Doktorumuz cilt bakımını da ihmal etmeyin diyor.’... Mutlaka krem sürün. İster Örümcek Ağı kremi, isterseniz sürekli kullandığınız bir krem, ama sürün n’olur, cildinizi yalnız bırakmayın. Botoks, dolgu, Örümcek Ağı estetiği, bunlar son derece faydalı, antiaging uygulamalar...’

Ve ekliyor; ’47 yaş yolun başı diyorum çünkü ben tam 47 yaşındayım ve sizlere denemediğim herhangi bir şeyi öneremem, tecrübeyle sabit, kendimi çok iyi hissediyorum. Yaşlanma her ne kadar fizyolojik bir süreç olsa da, ötelemek, yaşının iyisi olmak inanın mümkün.’

Doğru söze ne denir? Dinlemekte yarar var diye düşünüyorum...