2011 yılında dile getirilmeye başlanan “2023’te 500 milyar dolar ihracat” hedefi için önümüzde 5,5 yıl var. 2016 yılında 143 milyar dolar olan ihracatımızın, 2017 yılında 150 milyar dolar civarlarına ulaşacağı tahmin ediliyor. 5 yıl gibi kısa bir vadede ihracatımızı 3 kat arttırabilecek miyiz?

Herşeyden önce şunu kabul edelim. Belki de cumhuriyet tarihinden beri ilk kez ciddi anlamda bir ihracat hedefimiz var artık. “Hedefi olmayan gemiye rüzgar yardım etmez” sözü her alanda olduğu gibi ihracatımız için de geçerli. Dolayısıyla böyle bir hedefimizin olması bile önemli bir adım.

Bununla birlikte hedef koymak kadar, bu hedefi başarmak için bir planlama da yapmak gerekiyor. Bu noktada neler yapılabilir kısaca özetleyelim.

2016 yılında ülkemizden ihraç olan ürünlerin birim fiyat ortalaması sadece 1,5 dolar. Bu rakam Almanya ve Amerika’da 4,5 dolar, Japonya’da 4 dolar seviyelerinde. Ortalama ihracat birim fiyatımızın kısa vadede 3 dolar, uzun vadede 4 dolar seviyesine ulaşması, ihracat hedeflerimizi gerçekleştirmemiz için en önemli adım olacak.

Ortalama ihracat birim fiyatının yükselmesi, ihraç edilen ürünlerdeki teknoloji seviyesi ile yakından ilgili. 2016 verilerine göre, toplam ihracatımızın %92’sini oluşturan üretim sektörü ihracatının yalnızca %4’ü yüksek teknolojili ürünlerden oluşuyor. Buna karşılık 2016 yılı ithalatının %17’si yüksek teknoloji sınıfına giren ürünlerden oluşmakta. Yüksek teknolojili ürün ihracatının yükselmesi, hem ithalata olan talebi kısarak cari açığı azaltır hem de ihracat birim fiyatını ve toplam ihracatı arttırır.

Yüksek teknolojili ürün ihraç edebilmek için bu alanda üretimin olması gerekir. Üretimin olması için de yüksek bilgi birikimi, kritik personel istihdamı ve ar-ge çalışmaları gerekir. Bu konuda ülkemizde son yıllarda önemli adımlar atıldı. Mesela dünyada ilk tak-çalıştır atomik kuvvet mikroskobunu ODTÜ Tekonokent’te kurulu olan bir şirket geliştirdi. Bu mikroskop dünyanın en gözde üniversitelerine hatta NASA’ya bile ihraç ediliyor ve tanesinin fiyatı 450,000 dolar! Bir başka yüksek teknoloji ihracatı örneğini de sağlık sektöründen vereyim. Bir medikal firması, yıllardır ithal edilen güvenli iğnesiz enjeksiyon valflerini, 4 yıllık ar-ge çalışmaları sonucu kendisi üretiyor. Bu ürünü artık ithal etmemize gerek kalmadığı gibi, fazlasını ihraç ediyoruz ve kg birim fiyatı 128 dolar!

Bu gibi örneklerin sayısı gittikçe çoğalıyor. Halihazırda teknokentlerden ihraç edilen ürünlerin birim fiyat ortalaması 8,5 dolar seviyesinde. Teknokentleri çoğaltmak ve devlet eliyle desteklemek, 2023 hedefi için verimli bir adım olacaktır.

2023 hedefi için yapılabilecek bir diğer şey, şehirlere ihracat hedefleri koymak olabilir. Örneğin 2016 yılında 850 milyon dolar ihracat yapan şehrimiz için 2023 hedefi belirlenebilir. Hedef belirlemek, şehrimiz için olduğu gibi tüm şehirlere uygulanabilir. Türkiye’de kimi şehirler sanayi ürünü ihracatında başarılı iken, kimi şehirler hizmet ihracatı ya da turizm alanında başarılılar. Tüm şehirlere kendi kriterlerine göre hedef belirlenebilir.

Günümüz ekonomisinde artık her sektör önemli. Büyük ülkelerin, vakti zamanında terk ettikleri sektörlere yeniden dönüş yaptığını görüyoruz. Örneğin bizim şehrimizde de önemli bir sektör olan tekstil, konfeksiyon ve hazır giyim sektörü yeniden popülerlik kazanmış durumda. Yüksek teknolojiye sahip makineler sayesinde üretim maliyetleri düştüğü için yeniden rekabet edebilir hale geliyorlar.

Yeni üretim teknolojilerine hakim bir şekilde, sektördeki küresel gelişmeleri izleyerek, ar-ge ve inovasyon yatırımları ile tasarım özelliği olan, patentli, marka değeri olan ürünler üretmek, katma değer sağlayacağı için ihracat birim fiyatını doğrudan arttıracaktır.

Dolayısıyla, 2023 ihracat hedeflerini gerçekleştirmek için çorbada bizim de tuzumuz olsun diyorsak, yıllardır yaptığımız işlere farklı bir gözle bakarak “Bu ürüne nasıl katma değer katarım” sorusunu kendimize sormamız gerekir. Herkese hayırlı kazançlar dilerim.