2.Meşrutiyet dönemiyle birlikte yönetim şeklindeki değişimin yansımaları tüm toplumsal alanlara yayılmakta gecikmez. Batı tarzı modernleşme Anadolu’yu da etkisi altına alarak cumhuriyete giden yolun kilometre taşlarından olur. Tabii olarak dönemin Maraş’ı da süreçten nasibini alır.

                Yazının başlığında belirtilen ilginç gelişme dönemin Maraş’ında hararetli anlara sahne olmuş olacak ki, iş İstanbul’a kadar uzanmış ve Dâhiliye Nezaretinin konuyu araştırmasına sebep olmuştur.

Mevzu 1910 (1326) yılında geçiyor ve ilgili resmi yazışmalar Devlet Arşivleri Başkanlığının DH.MUİ.00084.2.00010.001-2-3-4-5-6-7 nolu belgelerinin konusunu oluşturuyor.

                Yazışma süreci Dâhiliye Nezaretinin aldığı ihbar mektubu sonrası Maraş’ın bağlı bulunduğu Halep vilayetine gönderdiği 31 Mart 1326 (1910) tarihli telgrafla başlıyor. Şöyle ki;

“Mer’aş’da Şeyhâdil Kabristânı üzerine gazino inşâ edildiği istihbâr kılındığından serî’ân bi’t-tahkîk sıhhât-i hâlin ifâ ve inbâsı…

                Akabinde Halep Valiliği ilgili yazıya istinaden 1 Nisan’da Maraş’tan cevap ister. Dönemin Maraş Mutasarrıfı İsmail Fevzi Bey, belediye başkanı ise Mehmed Derviş Beydir. Mutasarrıflık silsile gereği önce belediyeden resmi cevap ister. Belediyeden özetle şu cevap gelir;

                “….kabristan üzerine eğlence mekanı yapmaya hiçbir inanç ve kanunun müsaade etmeyeceği gibi, hiçbir şahsiyet de böyle bir şeye cesaret edemez. Meşrutiyet hükümeti memurlarının da buna cüret ve müsaade etmeyeceği hakikattir. Bununla birlikte inşa olunan bahçe ile kabristan arasında eskiden beri 7 metrelik bir umumi yol olduğu, civarında karakol bulunduğu ve bu gerçeğin tüm devlet görevlilerince bilinmekte olup, gazino inşası ihbarının gerçeği yansıtmadığı” bildirilmektedir.  Belediye raporunda devamla;

                “…. Maarif ve belediyenin ortak kararıyla inşa edilen bahçeye medeniyet fikrinde olmayan kişilerin, kabristana gazino inşa edildiği iftirasında bulunmalarının zihinleri bulandırmaktan ibaret olduğu…”  belirtilmektedir. Ayrıca ihbarda bulunan kişinin isminin bildirilmesi istenmekle birlikte, bahçenin bir subay tarafından hazırlanan krokisinin de sunulduğu ifade edilmektedir.

                Mutasarrıflık, 9 Nisan’da Halep Valiliğine belediye mazbatasının açıklaması dâhilinde şu cevabı verir;

 “….Şeyhâdil Kabristânı üzerine gazino yapdırıldığının asl ve esâsı olmadığına ve bi’l-akis memleketin umrân ve terakkîyâtına çalışılmakda olduğu tafsîlâtına dâir belediye heyetinden bi’t-tanzîm meclis-i idâre mevâdında münderecâtı ta’rîf olunan mazbata ile o civarda belediye ve ma’ârif nâmına yapdırılacak bahçenin krokisi manzûr-ı âlî buyurulmak üzere leffen takdim kılındı…..”

“….bu bâbda ihbârât-ı kâzibede bulunan her kim ise emr ve iş’ârına……”

                Cevabı kısaca özetleyecek olursak, gazino iddiasının doğru olmadığı ancak Şeyhadil civarında belediye ve eğitim hizmetleri için bir bahçe yaptırılmak istendiği ve buna ait hazırlanan krokinin de dikkatlere sunulduğu görülmektedir. Ayrıca Halep Valiliğinden muhbirin isminin bildirilmesi istenmekte ve mülazım (teğmen) Mustafa Hilmi tarafından hazırlanan kroki de ilişikte gönderilmektedir.

                Netice itibarıyla 13 Nisan günü Halep Valiliği, Dâhiliye Nezaretine yazdığı cevabî yazıda; Maraş’tan gelen evraklara istinaden ihbarın asılsız olduğu ve memleketin hayrı açısından muhbirin bilgisinin istendiği mazbataya, ilgili bahçe krokisi de iliştirilerek posta yoluyla İstanbul’a gönderilip, soruşturmayı tamamlamaktadır.

                Yaklaşık 110 yıl sonra tarafımızdan değerlendirilen bu belgelere ve krokiye bakacak olursak şu sonuçlara ulaşmamız mümkün görünmektedir:

  1. İkinci Meşrutiyetin başlarında “Medeniyet Bahçesi” adıyla Şeyhâdil Kabristanı yakınına sayfiye mekânı olarak kullanılacak bir bahçe planlanarak, krokisi hazırlanmış. Bu alan krokiye göre; eski SSK binasının olduğu alandan doğuya doğru Çarşıbaşı Karakolu altında kalan araziyi kapsayan bir mıntıkayı içeriyor. Şeyhadil’e yakınlığı dışında onun arazisiyle bir teması görünmüyor.
  2. Karar belediye meclisince hazırlanarak planı askeri harita uzmanlarına çizdirilmiş.
  3. Meşrutiyet döneminin getirdiği yeni tarz yaşam standartları dönemin Maraş’ında bir kısım insanımız tarafından kaygıyla takip edilmiş ve mekânın Şeyhadil Kabristanıyla burun buruna oluşu kaygıyı derinleştirmiştir. Bu hadise belki de iktidar-muhalefet çekişmesinin Maraş özelinde ilk örneklerden birisi olmuştur.
  4.  Tanzimat süreciyle adı konan Batılılaşma adımlarının oluşturduğu kuşak çatışması, gelenekçilik-modernizm boyutunda artık Anadolu’da da iyiden iyiye kendini hissettirmeye başlamıştır. Zaman ise modernitenin gelenekçiliğe baskın çıkmaya başladığı bir devirdir. Sanayi Devrimi öncesi geleneksel toplum yapısının ortak park ve gezinti bahçelerine ihtiyaç duymayan karakteri artık kaybolmaktadır. Belediye mazbatasının altındaki imzalar incelendiğinde Ermeni azaların da bulunuyor oluşu, azımsanmayacak bir nüfusa sahip gayrimüslimlerin moderniteniye alan açmaktaki katkılarını da yansıtmaktadır.
  5. Israrla muhbirin isminin istenmesi ise belki bir yaptırım mekanizmasını çalıştırmak belki de isminin faş edilmesiyle bir daha kimsenin kolay kolay böyle şikâyetlere girişmemesi için caydırıcı bir tedbir olarak düşünülmektedir.

Bahçenin hikâyesi nasıl sonuçlandı sorusuna şimdilik vereceğimiz ciddi bir yanıtımız yok. Ancak belgeyi ilk okuduğumda şehrin Fahri Valisi Nuri Altıparmak ağabeyime konuyu açtım. İlerlemiş yaşına ve pek de rahatının olmamasına rağmen bilgilerini benimle paylaştı.

               Nuri ağabeyimin anlattığına göre çocukluğunda Sakarya Mahallesinin üst taraflarında “Cik Cik Bahçesi” diye anılan bir bahçe vardır. Mülkiyeti o zamanlar Şişmanzâdelere ait olan bu bahçe mesire alanı gibi bir yer olup, ehl-i keyfin sıkça kullandığı bir bahçedir.

               Krokide planlanan bahçeyle bu bahçe arasında fiziki bağlantı görülmemekle birlikte aslında aradaki mesafe de çok değil. Bu bahçe inşa edilerek o mıntıkaya kadar uzatıldı mı, yoksa toplumsal rahatsızlıklara meydan vermemek düşüncesiyle planda tadilat yapılıp, Şeyhadil’e daha uzak bir alan olarak burada inşa edilip, zamanla halk arasında “Cik Cik Bahçesi” diye mi isimlendirildi, şimdilik meçhul. Hatta bu alanlarda gerçekten gazino amaçlı kullanılan bir mekân kuruldu mu, onu da zamanla ortaya çıkacak belgelerden öğreneceğiz. Biz şimdilik bu kadarıyla iktifâ edelim.

               Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun.