Geçen hafta basında Hunza Türkleri ile ilgili bir haber gündeme bomba gibi düştü. Bilim dünyasını şaşkına çeviren haberde, sağlıklı uzun yaşamın gizemleri anlatılmakta…

Pakistan ve Hindistan arasındaki bölgede yaşayan Hunza Türkleri,25 Eylül  1974 yılında bir devlet kurmayı başarmışlar ise de kısa zamanda bölgedeki büyük devletlerin baskılarıyla bu gün Pakistan sınırları içinde bir bölge halkı olarak yaşamlarını devam ettirmektedirler. Hunza bayrağı karlı dağları ve üstündeki ay yıldızın yanına konmuş oklu yayı göstermektedir. Karlı dağlar doğayı ve ‘Orhun yazıtlarında belirtilen’ dağlara hakim olmayı gösterir. Ay-Yıldız inançlarını gösterir. Oklu yay ise savaşçılıklarının damgasıdır…

 Hunza Türkleri yaklaşık 110–120 yıl arası yaşıyor ve onlar için 65 yaş yolun yarısı oluyor. Burada yaşayan kadınlar 65–70 yaşlarında çocuk doğuruyor, 100 yaşında ölenlere ise genç yaşta öldü diye nitelendiriyor.

Hunza Türklerinin bir özelliği de burada yaşayanların hiç birinde kanser vakasına rastlanmaması olarak açıklanıyor. Bunun yanında sık rastlanan hastalıklara da yakalanmadıkları görülüyor. Bilim adamlarının dikkatini çeken bu uzun yıllar yaşamın sırrı onları araştırma yapmaya yöneltiyor. Tüm bunların sebebi denizden 6 bin metre yükseklikte bol oksijenli bir ortamda yaşam sürmeleri. Buz gibi temiz su içip kendi ekip biçtikleri organik gıdaları tüketmeleri uzun yaşamın sırrı olarak gösteriliyor.

Sağlıklı yaşam ile bir başka haber Rusya’dan geldi. Moskova Devlet Üniversitesinde yapılan araştırmaya göre; Rus bilim adamları üç buçuk milyon yıldır buzulun içinde hayatta kalan bir bakteri bulmuşlar. Buldukları bu bakteriyi farelere enjekte eden bilim adamları, farelerdeki değişimi takip ediyorlar. Araştırmacılara göre yaşlı farelerin aşıdan sonra adeta dans etmeye başladıkları tespit ediliyor. Üreme kabiliyetini kaybetmiş yaşlı dişi farelerin ise bu işlevi tekrar kazandıkları belirtiliyor. Araştırmacılar, bakterilerin milyonlarca yıl yaşamasını sağlayan her neyse fareleri canlandıran şeyin de o olduğunu vurguluyor. Araştırmanın başındaki doktor, bakteriyi kendisine de enjekte etti. Rus bilim adamı o zamandan beri çalışma saatlerinin uzadığını ve iki yıldır hiç grip olmadığını söylüyor. Araştırmacılar şimdi o bakterinin sırrını çözmeye çalışıyor.

Dünya her gün yeni bir güne uyanırken bir tarafta küresel silah baronlarının yarattığı gözyaşı, kan, ölüm haberleriyle diğer taraftan bilim adamlarının uzun yaşam ve ölümsüzlük arayışlarıyla gündem oluşturmakta ne ilginç değil mi?