79-Doğu Cephesinde neler yaşanmıştır?

Cevap: Bu cephede millî kuvvetler farklı mıntıkalarda ayrı ayrı mücadele ettiler. Bu da cephenin her yerini aynı anda çatışma bölgesi haline getirirken, kitlesel hareket edilememesi sonucu, düşman mevkilerinin düşürülmesi esnasında çok zaman ve insan kaybına yol açmıştır. Bu sebeple Batı Cephesi’nde Evliyâ Efendi’nin yaptığı süpürme harekâtları burada gerçekleşmemiştir. Ancak bu cephede de hem bireysel, hem de çete kuvvetleriyle göz yaşartan fedakârlıklar yaşanmış ve sayısız şehîdler verilmiştir.

Doğu Cephesinin en büyük çatışma alanları şunlardır;

Kışla Çatışmaları- Ahır Dağı-Sulutarla-Akdere yönünden (Batı Cephesi’nden) yapılan saldırılar neticesi, burada harp müddeti boyunca yoğun çatışmalar yaşanmıştır. Kışla düşürülememiştir ama düşmanın da, dışarıya bir huruç harekâtı yapmasına imkân verilmemiştir.

Kayabaşı-Abarabaşı Mıntıkasında yaşanan çatışmalar- Burada Keşif Efendi Camii İmamı Çerkez Yahya Hoca ve Karakız kardeşlerin başını çektiği millî kuvvetler, kışla ile Abarabaşı arasındaki düşmanın birleşmesine engel olurken, bir taraftan da Abarabaşı Kilisesinin düşürülerek susturulması için büyük çabalar sarf ettiler. Şiddetli çatışmalar yaşandı, evler ateşe verildi, etrafındaki evlerin yakılmasıyla kiliseye cephe açıldıysa da düşürülemedi.

Katolik Kilisesi’nin bulunduğu Hatuniye bölgesinde çok şiddetli çatışmalar yaşandı. Çok şehîd verilmesine rağmen kilise düşürülemedi.

Bahtiyar Yokuşu-Şıh Mahallesi mıntıkasındaki şiddetli çatışmalar- Burada Katolik Kilisesi, Protestan Kilisesi ve Bahtiyar Yokuşu başındaki düşman evleri arasında kalan Şıh Mahallesi çok zor anlar yaşadı, direnerek düşman saldırılarını göğüsledi. Buradaki çatışmalarda çeteler Protestan Kilisesi’ni yakmayı başardı. Şıh Camii, kışladan atılan top mermileriyle delik deşik oldu. Minaresine saplanan top mermisi patlamadı, savaşın canlı bir görgü şahidi ve gazisi olarak günümüze kadar geldi.

Hatuniye’den çarşıya yayılan Ermeniler yangınlar çıkararak çok tahribat yaptı. Bu tahribatlar içinde Mevlevihâne, Üdürgücü Camii ve Belediye Dairesi yandı. Ayrıca çok sayıda han da çatışmalarda yandı.

Divanlı’da Bulgurcu’nun kale gibi sağlam evinden açılan ateşlerle mahallede maddi-manevi çok kayıplar verildi. Ev, birçok şehîd verildikten sonra ancak düşürülebildi.

Kümbet Kilisesi, çok sayıda şehîd verilerek harbin son günlerinde düşürülebildi. Kümbet’teki Eytâmhâne (Alman Yetimhânesi) ise tüm fedakârlıklara rağmen düşürülemedi.

Kuyucak’ta bulunan Hırlakyanlara ait mevkiler şiddetli çatışmalarla düşürüldü. Çoğunluğu Ermeni olan mahalle tamamen yandı. Harbin son günlerinde Ermeniler, Divânlı Camii’ni ateşe vererek yakmayı başardılar.

Zaman zaman Şeyh Adil mıntıkasına kadar sokulmayı başaran Fransız kuvvetleriyle Alemli Çete Reisi Süleyman Zülkadiroğlu ve çeteleri başarılı mücadeleler verdiler. Buradaki çatışmalara Evliyâ Efendi grubuna mensup çeteler de katıldı. Süleyman Bey, ayrıca Deliklitaş’taki Alman Çiftliğini de şiddetli bir çatışma ile ele geçirmeyi başardı.

80-Kılıç Ali’nin harp esnasındaki yer ve önemi nedir?

Cevap: Heyet-i Temsiliye tarafından Maraş Kuva-yı Millîye Komutanlığına atanan Kılıç Ali, harpten önce Elbistan üzerinden gelerek Pazarcık’a geçer. Arslan Bey’le temas kurarak çeşitli emir ve talimatlar verip, Pazarcık’taki millî kuvvetlerin idaresini ele alır. Harp başlayana kadar Pazarcık bölgesindeki askeri hareketliliğin sevk ve idaresini gerçekleştirirken, bir taraftan da Maraş’taki General Keret’e ardı ardına çektiği telgraflarla bir sinir harbine girişir. Keret’e çok sayıda protesto ve tehdit telgrafları çeken Kılıç Ali, generalin sinirlerini fazlasıyla oynatmayı başarır. Keret, karargâhta düzenlediği toplantılarda sık sık “Pazarcık’taki Kılıç Ali …” diye başlayan ifadeleriyle bu rahatsızlığını dile getirerek, onu tutuklama konusunda Maraşlıya ağır baskılar da uygular.

Harbin patlamasıyla beraber Pazarcık bölgesinde yol güzergâhlarını korumak amacıyla yeteri kadar kuvvet bırakan Kılıç Ali, yanına Yakup Hamdi Ağa’yı da alarak yaklaşık 400 kişilik bir çete kuvvetiyle Doğu Cephesine gelir. Derdimend Dede mevkiine siper kazdırdıktan sonra, Haznedarlı’da Süleyman Zülkadiroğlu’nun yanına giderek karargâhını burada kurup, Doğu Cephesinin sevk ve idaresini üstlenir. Halka moral verici bir beyânname yayınlar. Cephede ihtiyaç olan yerlere kuvvet sevkine başlar. Ayrıca Sivas’a haber göndererek destek kuvvetleri ve harp malzemeleri ister.

Kılıç Ali cephenin genel komutasını eline almasına rağmen maalesef istenilen başarıyı gösteremez. Özellikle bu cephedeki çeteleri birleştirememesi ve çetelerin dağınık kalması, cephedeki kuvvetin tesirini azaltmış ve çok sayıda şehîd verilmesine rağmen bir kısım mühim yerlerin düşürülememesine yol açmıştır. Eğer, Evliyâ Efendi gibi harekâtları bizzat yönetmiş ve kuvvetlerini yek-vücud olarak belirli noktalara sevk etmiş olsaydı gelişmeler daha farklı seyredebilirdi.

Başta Yakup Hamdi’nin çeteleri olmak üzere, Pazarcık’tan gelen çetelerin kontrolünün kaybedilmesi ve disiplinini kaybeden bu çetelerin çarşıda yağmaya girişmelerinde, Kılıç Ali’nin otorite zaafının büyük rolü vardır. En mühim başarısı harbin son günlerine doğru top atışları desteğinde Kümbet Kilisesi’nin düşürülmesidir.

Albay Norman’ın gelip, şehre ölçüsüz bir top atışı başlatmasıyla, cephelerde başlayan panik havası Doğu Cephesini de çökertir. Çetelerin çoğunun dağılmasından ve yakın köylere çekilmesinden yararlanan Ermeniler, Divânlı’dan güneye doğru ilerlemeye başlarlar. Çetelerin dağılmasını ve cephenin büyük oranda çökmesini engelleyemeyen Kılıç Ali de, çeteleri takiben 10 Şubat günü Kerhan’a kadar çekilerek, Maraş’ı kaderiyle yüz üstü bırakır.

12 Şubat günü düşmanın kaçtığı haberini alan Kılıç Ali, hemen şehre gelerek Arslan Bey’le buluşarak idareyi ele alma ve şehirde kontrolü sağlama işine girişir.

Bu bilgiler ışığında; Kılıç Ali’nin özellikle şehir içi harpte kendisinden bekleneni veremediği ve Doğu Cephesinin sevk ve idaresinde başarılı olamadığı görülmektedir. Kılıç Ali, daha sonra Antep Cephesi Kuva-yı Millîye Komutanlığını üstlenir. Ankara’dan çağrılması üzerine bu cephenin idaresini Arslan Bey’e bırakarak Ankara’ya meclise gider. Antep Mebusu olur. Bilahare İstiklâl Mahkemelerinin 3 Ali’sinden biri olarak mahkeme başkanı sıfatıyla yargılamalar ve hükümler gerçekleştirir.

81-Yangınlar ne zaman ve neden çıkmıştır? Tesiri nasıl olmuştur?

Cevap: Maraş’ta harp başladıktan sonra yangınlar başlamış ve harp bitene kadar devam etmiştir. Bu yangınlar tüm şehre sirayet ederek bazı mahallelerin tümden, bazılarının da kısmen yanmasına sebep olarak çok sayıda can, mal ve hayvan kaybına yol açmıştır.

Yangınlar her iki taraftan da bilinçli olarak çıkarıldığı gibi, çatışmaların ve top atışlarının sonucu da çıkmıştır. Ayrıca bir evde ve bölgede çıkan yangınlar; evlerin birbirine bitişik veya çok yakın olması, rüzgârın tesiri ve binaların ahşap ağırlıklı olması gibi sebeplerle kısa sürede birçok mahalleye yayılmıştır. Harbin dehşeti ve imkânsızlıklar yangınların söndürülmesi konusunda etkili olunamamasına yol açar. Maraş, dönemin kayıtlarında; uzaktan görenler için, (yangınların tesiri ile) bir yanardağ manzarası arz etmektedir. Mevsimin kış olması ve yoğun bir şekilde yağan kar, yangınların tesirini bir ölçüde azaltmışsa da, şehrin büyük oranda tahrip olmasını engelleyememiştir.

82-Harp esnasında hava şartları ne şekil cereyan etmiştir?

Cevap: Gerek yerli kaynaklar, gerekse Ermeni ve Fransız kaynakları Maraş’ta tarihte eşi benzeri çok az görülür korkunç bir kışın yaşandığı konusunda müttefiktirler. Zemheri zamanına denk gelen Maraş Harbinin en belirgin unsurlarından birisi de çok şiddetli ve aralıksız kar yağışları, dondurucu fırtına ve havalar olmuştur. Kaynaklarda geceleri sıcaklığın -20 ºC’ye kadar düştüğü belirtilmektedir. Bu da her iki taraf için, özellikle kuşatan taraf olan Türkler için, harbin çok daha meşakkatli geçmesine sebep olan doğal bir faktördür. Bu aşırı soğuk havaların tek olumlu yanı ise; harbin şiddeti ve dehşeti içerisinde defnedilemeyip, meydanda kalan cesetlerin bozulup kokmasını yavaşlatmış ve herhangi bir salgın hastalık zuhurunun önüne geçmiş olmasıdır.

Dondurucu soğuk ve tipi şehir dışındaki çatışma bölgelerinde de etkili olmuştur. Hem Maraş Harbi öncesi tarafları etkilemiş, hem de Maraş’tan İslahiye yönüne çekilmekte olan Fransız ve Ermeniler için ise gerçek bir azaba dönüşerek, yolda sayısız insan ve hayvan kaybına uğramalarına yol açmıştır.