1. Maraş’ın işgaline giden süreç nasıl gelişmiştir?

 Cevap: Osmanlı Devleti, Almanya yanında girmiş olduğu 1.Dünya Savaşı’ndan (1914-1918) Mondros Ateşkes Anlaşması (30 Ekim 1918) ile mağlup olarak ayrıldı. Osmanlı Devleti’nin fiilen yıkıldığı bu anlaşmanın 7. ve 24. maddeleri galip İtilaf Devletlerine “güvenlik bahanesi” ile işgal hakkı veriyordu. İşte bu madde hükümlerinden yararlanan İngiliz, Fransız, İtalyan kuvvetleri önceden belirledikleri vatan topraklarını birer ikişer işgal ettiler. Maraş da bu kapsamda işgal edilmiştir.

Aslında 1.Dünya Savaşı devam ederken İngiltere ve Fransa kendi aralarında yaptıkları gizli Sykes-Picot Anlaşmasıyla (1916) Osmanlının Arap topraklarını aralarında paylaşmışlardı. Kaynaklarda ayrıntılarını görme imkânı olan bu anlaşma gereği, mütarekeden sonra paylaşım alanlarını işgale başladılar. Maraş’ın içinde bulunduğu Anadolu’nun güney vilayetleri de işgal mıntıkası içerisine alındı ve işgaller birer ikişer gerçekleştirildi.

  1. Maraş’ın jeo-politik konumunun önemi ne idi?

Cevap: Maraş Asur Ticaret Kolonileri Çağı’ndan (MÖ 4 binler) beri Kuzey Suriye-Orta Anadolu bağlantısının en mühim geçiş koridoru olmuştur. Önemli bir ticaret şehri olan Halep’i Kayseri’ye bağlayan bu koridor; kuzeyde eski adı Zamantı olan Pınarbaşı-Göksun-Maraş bağlantısıyla oluşmaktaydı. Bundan dolayı, bu güzergâh Kayseri üzerinden Orta Anadolu’nun da kilidi konumundadır. Anadolu istiklâl mücâdelesinin güneydeki kilidi ve savunma hattı olan Maraş-Kayseri yolunun itilaf devletlerine açılması demek Orta Anadolu’ya güney yönlü işgal kuvvetlerinin girmesi demek olacağından stratejik ehemmiyeti büyüktü.

Ermenilerin burada yoğun olarak bulunuyor olmaları, bu kilidin açılması hususunda itilaf devletlerinin elini güçlendirirken, Türk savunma hattı için de büyük bir tehdit oluşturuyordu. Bu sebeple her iki tarafın netice alabilmesi noktasında buranın jeo-politik konumu hayatî önem taşıyordu.

  1. İşgal öncesi Maraş’ın sosyal nüfus dokusu ne durumdaydı?

Cevap: Şehrin kahir ekseriyeti Müslüman Türk nüfusundan oluşmaktaydı. Türklerden sonraki en kalabalık nüfusu ise Ermeniler oluşturuyordu. 1326 (1908-9) yılı salnamesine göre Maraş şehir merkezinde 46557 Müslüman nüfusu varken, 11180 Ermeni, 3567 Katolik, 4057 Protestan bulunuyordu. Toplam 67974 nüfusun geri kalan yaklaşık %4’lük kısmını ise Latin, yabancı ve 213 kişiyle Yahudi nüfusu oluşturuyordu. Bu hesaba göre şehrin %68’i Müslüman iken, Ermeni (Gregoryen), Katolik, Protestan olarak toplam Ermeni mevcudu %27’yi buluyordu. (bk.Osmanlı Salnamelerinde Maraş Sancağı c.2 s.794)

Bu nüfus şehrin işgale edildiği 10 yıl sonrasında ciddi değişiklikler göstermiş idi. Müslüman nüfus çok uzun süren Balkan ve 1.Dünya Savaşlarında cepheye giden erkek nüfusu dolayısıyla olumsuz etkilenirken, özellikle Ermeni nüfusunun da bir kısmı 1915-Tehcir Yasasının çıkmasından sonra güney vilayetlerimize ve Konya tarafına zorunlu göçe tabi tutulmuştu. Ancak yine de oldukça mühim bir kısmı yaptıkları zanaatlar ve Müslüman ahalinin kefaletleriyle tehcir kapsamı dışında bırakılarak Maraş’ta bırakılmışlardı.

Müslümanlar çeşitli el sanatları, tarım, hayvancılık ve devlet görevleri ile uğraşırken, Ermeniler daha çok kereste işi, taş işçiliği, kuyumculuk ve diğer zanaatlarla uğraşıyorlardı. Askere gitmek istemeyenler bedel-i nakdi ödeyerek işlerine devam ediyorlardı. Yaptıkları ticaretlerle ciddi anlamda servet edinmişler, şehrin en havalı ve manzaralı yerlerine sağlam ve korunaklı taş konak ve evler yaparak yaşıyorlardı. Sosyo-ekonomik durumları Türklere göre oldukça iyi durumda idi.

Ayrıca Avrupalı ve Amerikalıların siyasi, hukuki ve ekonomik destekleriyle durumları daha da kuvvetlenmişti. Çok sayıda mektepleri, kiliseleri, doktor, öğretmen, hukukçuları, Avrupa ve Amerika’da okumuşları mevcuttu. Hastahaneleri, çeşitli sosyal imkânları vardı. Azınlık olmalarına rağmen şehrin ekonomik yönden hâkimi durumundaydılar.

Büyük kısmı Ermeni olan mahalleler olduğu (Kuyucak, Kümbet) gibi, çok mahallede Müslümanlarla birlikte yaşıyorlardı.

İngiliz işgali ile birlikte Suriye üzerinden Ermenilerin bölgeye geri dönüşleri de başladı. İngiliz işgal döneminde gelen yaklaşık 1500 civarında bir Ermeni nüfusu, İngilizler tarafından Maraş ve Süleymanlı’ya (Zeytûn) yerleştirildiler. Bu gelenler içinde sadece Maraş bölgesi Ermenileri olmayıp, tehcire tabi tutulan Doğu Anadolu Ermenileri de mevcuttu. Böylece İngiliz işgali ile başlayıp, Fransızlarla birlikte hızlanan tersine göçle bölgedeki Ermeni nüfusu hızla artacaktır.

  1. Maraş kimler tarafından işgale uğradı?

Cevap: Maraş, önce İngilizler tarafından işgal edildi. Daha sonra İngilizlerle Fransızlar arasında yapılan anlaşma ile şehrin işgali İngilizler tarafından Fransızlara devredildi. Ayrıca Fransız işgal kuvvetleri içerisinde çok sayıda Adana ve Doğu Anadolu asıllı Ermeni de bulunuyordu.

  1. Maraş’ın İngilizlerce işgali ne zaman ve ne kadar kuvvetle gerçekleştirildi?

Cevap: Şehir ilk kez 22 Şubat 1919’da süvari ve piyadelerden müteşekkil İngiliz kuvvetlerince işgal edildi. İngiliz işgal kuvvetleri 360 süvari, 240 piyade olmak üzere toplam 600 mevcutlu ve Albay Max Andrio komutasındaydı. İngiliz işgal kuvvetlerinin ciddi bir kısmı Hintli sömürge Müslüman askerler ve subaylarından oluşuyordu.

  1. Maraş’ın işgalinden önce şehirdeki Türk askerî kuvveti ne durumdaydı?

Cevap: Mondros Ateşkesi, jandarma dışında askeri kuvvetlerin dağıtılması ile eldeki silah ve cephanenin itilaf devletlerine teslimini öngörüyordu. Maraş’ın İngilizler tarafından işgal edileceği belli olunca, Yıldırım Orduları Grup komutanlığının emri ile buradaki silah ve cephanenin düşmanın eline geçmemesi için Ceyhan Nehri’nin batısına taşınması emri verilmiştir. Bundan mütevellid Maraş’taki askeri malzeme İngiliz işgalinden hemen önce kademeli olarak Kayseri’ye kadar taşınmıştır. Şehirde iç güvenliği sağlayan az bir miktar jandarma kuvveti vardı. Bununla birlikte bir miktar silah ve cephane hem jandarma deposunda, hem de Kışla yanındaki askeri depoda bulunuyordu.

  1. İşgal sırasında şehrin sivil-asker yöneticileri ile kanaât önderleri kimlerdi?

Cevap: Şehrin Mutasarrıfı (vali) Niğde eşrafından Atâ Bey, Jandarma Kumandanı Binbaşı İsmail Hakkı Bey, Belediye Reisi Arifîbeyzâde Bekir Sıdkı Bey idi. Ayrıca Müftü Tekerekzâde Hacı Mehmed Tevfik Efendi, Nakibüleşraf Dayızâde Muhammed Emin Efendi, Eytâm Müdürü Viçviçzâde Hasan Ra’fet Efendi ve Emir Abdülzelîlzâde Şeyh Ali Sezaî Efendi ilmîye sınıfının önde gelen şahsiyetleri idiler.

  1. Şeyh Ali Sezaî Efendi kimdir? Maraş İstiklâl Mücadelesindeki yer ve önemi nedir?

Cevap: 1869 yılında Şekerli Mahallesi’nde dünyaya gelen Şeyh Emir Abdulcelîzâde Ali Sezaî Efendi; dönemin en mühim âlim ve fazıllarındandır. Küçük yaşta babadan yetim kalmış ve eniştesinin gözetiminde Halep’teki Fransız okulunda eğitim alarak, işlek bir Fransızca sahibi olmuştur. Zaman içinde dinî ilimlerde ilerleme kaydederek, Kadirî-Rufaî ve Nakşibendi icazetlerine de sahip olur. Devrim mühim âlimlerinden Kale İmamı Osman Efendi’den dinî ilimlerini tamamlayan eden Ali Sezaî Efendi, Hatunîye Mahallesi’nde tekke ve zaviyesinde İslâmî ilimler ve tasavvuf eğitimi verir. Şehrin en önde gelen birkaç âlim ve mutasavvıfındandır.

İngiliz işgalinden başlayıp, Fransızların mağluben Maraş’tan ayrılmasına kadar geçen yaklaşık 1 yıllık süreç içerisinde tüm gelişmelerde en ön safta yer alır. Birçok mevzuya liderlik edip yönlendirici olması, teşkilatlanmanın yapılıp, harbin başından sonuna kadar faâl bir şekilde çalışmasıyla unutulmaz ve yeri doldurulamaz bir liderlik etmiştir. Ayrıca Harp başlamadan evvel yazdığı “Er-Risâletü’l-Cihâdiyye” adlı Cihâd Risâlesi mücadelenin şer’i dayanağı ve fıkhî yol göstericisi durumdadır. Bu sebeple Maraş İstiklâl Harbi’nin manevi lideri konumundadır.

Harpte evi ve tekkesi tüm eşya ve kütüphanesi ile birlikte yanmış olup, Maraş İstiklâl Harbine ait yazmış olduğu hacimli hatıratı en mühim kaynaklar arasındadır.